Duyguların Dengelenmesinde Kendine Zarar Verme
Günümüzde bazı ergenlerin endişe, kaygı ve depresy...
Hastalık belirtileri benliğin baş etme yetilerinin zayıfladığının, çatışmaların benliği zorlanma durumuna getirdiğinin bir göstergesi olup dışarıdan müdahalaye ihtiyaç duyduğunun bir ispatıdır. Bireylerin yaşadıkları hastalık belirtileri ruhsal ihtiyaçlarının ve doyurulmamışlıkların niteliği ve niceliğine göre değişir. Yeme bozukluğu belirtileri gösteren çoğu hastanın özellikle bulimia nervozaya sahip hastaların yeme tutumları , yeme davranışları ile diğer bireylerle ilişki kurma biçimleri arasında paralellikler olduğu görülür. Burada bulimik davranışının obsesif davranışlarla parallelik göstermesi bu hastaların obsesif takılmalarının olduğunu göstermez. Çünkü yeme bozukluğundaki mekanizma daha farklıdır.
Bulimik hastaların çoğu biriktirmeci özelliklere sahip olabilirler. Arkadaşlıkları biriktirmek, objeleri biriktirmek onların ruhsal mekanizmalarının bir yakıtı gibi düşünmek gerekir. Yeme bozuklukları olan bireylerin ilişkilerine baktığımızda ilişkilerde içselleştirme süreçlerini yaşamadıklarını, tıpkı yiyecekler gibi belli bir zaman onları sonra hazmetmeden kustukları görülür. İçselleştirmek yakın ilişki kurabilmek ilişkide otantikliği sağlayabilmekle ilgilidir. Yem bozukluğu davranışı gösteren bireylerin duygulanımları çok hızlı değişmekte, gün içinde çok fazla duygu durumu değişimi yaşamaktadırlar.
Bu özellikle onların yaşamı yaşantıyı da yeterince içselleştirmediklerini gösterir.İlişkilerde daha fazlasını istemek ve’’ ilgi oburluğu’’ içinde olmak ilişkilerin belli bir noktadan sonra ilerlemesini engelleyebilir.Çünkü bu oburluk bireyin kendisine ve kendi ‘’narsisistik’’ ihtiyaçlarına dönük olup , ilişkiye yatırım yapamadıklarını göstermektedir. Bu duruma basit bir şekilde bu hastaların '' egosantrik'' davranışlar sergilediklerini söyleyemeyiz.. Çünkü buradaki sorun bireyin egosantrik olma çabası değil, öteki ile ilişki kurmanın vermiş olduğu kaygı ile açıklanabilir. Buna ilave olarak birey geçmiş dönemdeki narsisistik ihtiyaçlarının giderilmeyişi bu ihtiyaçların yetişkinlik yaşamına sarkarak doyun beklemeleriyle birey bunları doyurma derdinde olup, ötekini görmesine ve onunla iletişime geçmesine ve sağlıklı bir şekilde ilişki kurarak ve buna yürütebilmelerine engel olmaktadır. Ve genel olarak yardım almaya, ilişkilerinde yaşadıkları sorunların çözümü için baş vurmak asıl başvuru nedeni olmaktadır.
Aslında birileriyle ilişki kurmak kendilerince hem istedikleri hem de öteledikleri bir davranıştır. Hem istemek hem de enişe etmek. İlişkilerde de aslında ‘’doldur boşalt’’ davranış kalıbı yemek ve ardından onların sindirilmesine müsaade etmeden kusmaktan farkı yoktur.İlişkilerde bu şekilde sindirilmeden kusulur ve vücuttan atılır.Yani besinler nasıl kana karışmıyorsa yani ‘’beden’’e dahil olamıyorsa ilişkilerde ‘’benliğe’’ dahil olamıyordur. Yemek sadece yaşayabilecek kadardır.İlişkilerin de bir kısmı sadece yaşayabilecek ve mecbur olunduğu kadar derinlemesinedir. Yeme bozukluğuna sahip bireylerin geçmiş dönem anne ilişlerinde de, doyum sağlanamamış, aksaklıklarla doludur. Bu bireylerin anneleriyle ilişkileri oldukça çatışmalıdır. Anneleri de genel itibarıyle ya obsesif düşüncelere sahip ya da depresif olabilmektediler.
Yeme bozukluklarında çatışmalar kendilerini daha çok beden üzerinden ifade bulmaktadırlar. Beden çatışmaların sözcüsü durumundadır. Bireyin içsel çatışmaları bedenin zayıflaması ve kilo laması arasında gidip gelir. Ve bu uğraş bir yaşam tarzı haline gelir. Çatışmanın somutlaştırılması işi kolaylaştırır. Çünkü görünenle uğraşmak her zaman daha kolaydır. Çoğu bulimik hasta yirmili yaşlarının sonuna doğru yada ikinci yarısında yardım almaya karar vermelerinin nedeni artık ilişkilerindeki başarısızlıklar fark edilmeye başlanmıştır. Bir yandan yüzeysel kurulan ilişkiler hem tehlikesiz, zararsız ama bir o kadar da doyurucu olmamaya başlar. Bu yüzden yardım almak bir doyum arayışı anlamına gelebilir. Yardım bir doyum aracı ya da daha fazla nasıl doyum sağlayabilirimin arayışları da olsa yapılacak iyi müdahalelerle doyum yerine doyumsuzluklarının kaynağı gösterilerek bedeni sözcü olarak kullanması bıraktırılır. Bulimiklerde, bulimik mekanizma çökmeye başladıktan sonra ardında yine psikosomatik tablolar ortaya çıkabilir; migren atakları gibi. Çünkü birey somatize etmeye alışmış olup,başka türlü içsel olanla nasıl baş edileceğini bilememektedir. Beden ve psikosomatik reaksiyonlar ın dili öğrenilmiştir. Dil benden dili olmuştur. Beden dili yerine sözelleştirme ve soyutlayabilme yetileri arttıkça çatışmanın kaynağı bulunur ve ele alınır bu şekilde hem ‘’ilişkisel doldur boşalt’’ hem de yiyecekleri daha doğrusu bulamaçları yiyip kusma davranışı ortadan kalkmış olur.